Değerli şair, yazar, Balad ailesinden ve onlarca eseri ile yazın emekçiliği yapan KAMİL AYDEMİR arkadaşımızla yaptığımız sòyleşiyi siz okurlarımızın gönül bahçesine sunuyoruz.
Balad Şiir Vakfı: Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?12 Eylül’den nasibini almış, yurt dışına savrulmuş şairlerimizden birisisiniz. 12 Eylül ve sonrası yaşananların şiirinize etkisi konusunda neler söylemek istersiniz ve günlük yaşamınıza dair birkaç ufak ayrıntıyı paylaşır mısınız?
Kamil Aydemir: 1962 Yılının şubat ayında Artvin ilinin Şavşat ilçesine bağlı Kocabey Köyünde doğmuşum.
( Sınırsız bir Dünya için yola çıkmış birisi olarak kendimi Dünyalı tanımlıyorum) Babamın işinden dolayı Artvin’e taşındık.
Galiba ilkokul ikinci sınıfta Kocabey Köyü İlkokulu’ndan Artvin Korzul’daki Çoruh İlkokulu’na nakil yaptırdım. Kayıt işlemlerinden sonra okul müdürü bizimle odada bulunan bayana dönerek: ” Saadet hanım Kamil senin öğrencidir, sınıfa götürebilirsin” dedi. Şaşırdım. Çünkü ben o bayanın temizlikçi olduğunu düşünüyordum. O küçücük boyumla: ” Beni bu kadın mı okutacak? demiştim. Okulun ikinci gününde de tuvalete giderken kendi kendime kadından izin almam diyerek çekip tuvalete gitmiş tuvalet dönüşü de cezamı çekmiştim. Saadet Yerlikaya’nın katkılarıyla çocuk beynime doğru diye örülen yanlışlar duvarını çatlatmaya başladım
İlk, orta ve lise öğrenimimi Artvin’de bitirdim. Bu arada devrimcilik okuluna da Artvin’de başladım. Şiire merhaba dediğim yıllarım da ortaokul yıllarımdır. Dördü okuyan, beş kardeştik. Annem ve babam bizi okutmak için genelde kendilerini erteliyorlardı. Ortaokul yıllarımda okul evimize uzak olduğu için öğlen yemeklerini okulda yerdik. Babam okul günleri ablam ile bana öğlen yemeği almak için para verirdi. O para ile yarım ekmek arasına helva, peynir yada yarım ekmeğin yanına zeytin alırdık. Ama ben kitap alabilmek için okuldaki öğlen aldığım yarım ekmeği çeyrek ekmeğe indirerek babamın verdiği ekmek parasından kitap parası biriktiriyor kitap alıyordum. O yıllarda siyasi çalışmalarım şiir ve öykü denemelerimin önüne geçmişti. Beyaz kağıt yerine duvarlara yazıyordum. Evimizin kocaman beyaz duvarı vardı. Yazılamaya bizim evin duvarından başlamıştık. Bir sabah komşunun sesine uyandım. Onun duvarına da yazdığımız için kızıyordu. Sokağa, babam ile komşunun yanına indiğimde bana kimin yazdığını sordular. Bilmediğimi söyledim. Komşu evine doğru yol alınca babam: “oğlum git lastiğine damlattığın şu kırmızı boyayı sil ” dedi.
Liseden sonra devrimin emekçisi olarak Artvin dışına çıktım. 1983 yılında da yüksek öğrenimimi yarıda bırakıp sürgünlük yıllarıma başladım. Ben memleketimi terk ederken üç kız kardeşim de bekardı. 13 yıl sonra memlekete döndüğümde kocaman yeğenlerim vardı. Ben köyümün tek sürgünüyüm.Türkiye’ye gidemediğim yıllarda bir gün bir mail almiştim, köylümdendi. Makine mühendisligi mastırı için Almanya’ya geldiğini, şiirlerimi de çok beğendiğini yazıyordu. Beni tanımadığı için kim olduğumu merak ediyordu.
Konuştuk; ” Köyümüzün meşhur kaçağı sen misin”? dedi ve sonra hiç yazmadı. Sanırım benimle yazışmaya bile korktu.
Lavrion Kamp’ı şiirimi okuyunca Muzaffer İzgü hocam bana : ” Kamil Lavrion Kampı’nın öykülerini ya da romanını mutlak yaz ” demişti.
Balad Şiir Vakfı: Şiir yazmaya ne zaman ve nasıl başladınız, neden şiir yazıyorsunuz, hangi şairleri beğenerek okursunuz?
Kamil Aydemir: Şiirlerim bir çok dergide yayınlandı. İkisi uluslarası olmak üzere üç ödülüm var. Şiirimin birisi bulunduğum şehirde şehrin merkezinde asılı. Şiirlerim Kürtçe, Hollandaca, Almanca ve Fransızca’ya çevrilip yayınlandı.
Şiir yazmaya ortaokul yıllarımda başladım. Ama o yıllarda ön planda siyasi çalışmalarım vardı. Şiir ve öykü yazımına sürgünlük yıllarımda daha çok zaman ayırdım. Yazmak bir eylemdir. Ben de yazarak eylemlerimi sürdürmeye başladım. Edebiyat insanı güzelleştirme sanatıdır. Biz insanları uzaklaştığı insanlıklarına geri dönderebilirsek ve insanların güzelliklerini öne çıkarırsak hayat da güzelleşir diye düşünüyorum. İnsandan yana bir dünya için yazma eylemini sürdürmekteyim. İnsanın vicdanının kapısını çalacak ve ona insanlığını hatırlatacak edebiyattır. İlk sırayı da şiir alır. Ben de onu yapmaya çalışıyorum.
12 Eylül şiirlerimin istenmeyen misafiridir. Şair bu kanamaya duyarsız olamaz.
Bir de hasretlik var. Bir şiirimde, ” hasret kokarım ” demiştim .Bir çok memleket gezdiğim için daha çok gözlemleme ve karşılaştırma olanağına da sahip oldum.
Emek hırsızları insanları okumaktan uzaklaştırmak için her yolu deniyor. Çünkü okuyan, düşünen ve sorgulayan insan onlar için tehlikelidir. Okuyan insanı sürü gibi güdemezler, her istediklerini yaptıramazlar. Emek hırsızları insanı insandan çalmaya çalışıyorlar. Ben de inadına yazım eylemimle onlara karşı duruyorum. Bir insanı bile yanlışından döndürmek şiirin ve şairin kazancıdır.
Sosyalist Mezopotamyalılar Sitesi’nde paylaşımda bulunmuştum. Bir arkadaş yorumunda şöyle diyordu: ” Sen git faşist devletini uyar. Söyleyeceğini onlara ve Türklere söyle”. Şaşırdım. Çünkü hem de sosyalist olduğunu söyleyen sitedeki arkadaşın o sitede paylaştıklarım dahil beni daha önce hiç izlemediği ve hakkımda bir şey bilmediği belliydi . Ben de cevap olarak arkadaşa şunu dedim, ” Onlara söylemediğimi nerden biliyorsunuz? Onlar bana hain, sen ve senin gibi ön yargılı arkadaşlar da sen Türksün diyorlar. Onlar da, siz de bana sen nesin diye sorsanız ben size insan olduğumu söylerim” dedim. Ve her türlü ırkçılığın insan için zararlı olduğunu söyledim. Daha sonra o arkadaş ile Facebook arkadaşı olduk. Şiir insanın kapısını mutlak açar. Bir kişiyi kazanmak da şiirin kazancıdır. Sözcükler ile insanların yüreklerine dokunmak için yazıyorum.
Fikir Atölyesi isimli bir site bir kaç şiirimi yayınladıktan sonra yöneticisinden bir mail adım. ” Kamil bey sitemiz fikir üretiyor, fikir dışında paylaşım yapmıyoruz” diye yazıyordu. Güldüm. Çünkü şiirin fikir ambarı olduğunu anlamayanların fikir üretmeye kalkması çok komikti.
Önüne Türkiye’de devrimi koyan bazı sitelerin kapısını şiire ( öyküye ) kapatmaları beni hem çok şaşırtıyor , hem de üzüyor. İnsanı yok etmek istiyorsan önce sanat ile bağını keseceksin. Sanatsız, kültürsüz nasıl devrim yapacak bu arkadaşlar.
Şair ırkçı olamaz. Çünkü ırkçılık karşıtlarının en ön safında yer alır şiir. Şiir insanı güzelleştirme sanatıdır. Bunun için insanı güzelleştirmeye kendinden başlamalı şair.
Edebiyatta kirlenmeye karşı olmalı. Hrant Dink’i yada Ermenileri sevmem için Müslüman mahallesinde Ermeni olmam gerekmiyor insan olmam yetiyor. Ankara’da mezar yeri verilmeyen Hatun anaya sahip çıkmam için Kürt, İstanbul’da yapılan ” hainler mezarlığı”‘na karşı çıkmam için Fetöcü olmam gerekmiyor insan olmam yetiyor. Şair önce insan olmalı. Güzel şiir yazmak da şairlik için yetmiyor. Şair şairliği yaşama biçimi yapmalı.
Balad Şiir Vakfı: Edebiyatın diğer alanlarında da yazıyor musunuz? Varsa eserleriniz kısaca bahseder misiniz?
Kamil Aydemir:
1: Sevdam Kavgalara Saldı Beni, Memleket Yayın. Ankara,1989
2: Yangın Yüreklim, Gerçek Sanat Yayınları İstanbul,1989
3: Bir Can Var , Kerem Yayınları Ankara,1990
4: Dünyaya Ekilen Canlar, Gerçek Sanat Yayınları İs.1990
5: Avrupa’dan Sürgün Resimleri, Edebiyat Gazetesi Yayın. İstan.1991
6: Can Kokuyor Şafaklar, Gerçek Sanat Yayın. İstan.1991
7: Sevgi Yama Tutmaz, Bumerang Yayın. İstan.1998
8: Korkutmasın Sizi Düşlerim, Bumerang Yayın. İstan.1998
9: Sırtını Sevgime Yasla, Broy Yayın. İstanbul,2001
10: Nasırlı Ellerinde Güvercinler, Broy Yayınları/ İstanbul, Temmuz 2002
11: Yağmur Toplayan Çocuklar, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul/ Mart 2003
12: Lale Bahçesi Gibi, Kasım 2003 / Ceylan Yayın. İstan.
13: Yakamda Eylül Sarısı, Şubat 2004 / 14 Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstan.
14: Ben Gidersem Sözcükler Arkamdan Ağlar, Ocak 2004 / Broy Yayınları. İstan.
15: Yüreğimle Yüreğine Dokunsam / Kora Yayınları – İst. (Berfin Basın Yayının yan kuruluşu) / Eylül 2004.
16 : Gönlümün Mahzeninde Sana Sevda Türküleri / Kora Yayınları.
17: Mutluluğa Hangi Renkten Çıkılır / Ozan Yayıncılık 2017
18 : Kuşlar Uçurtma Uçuruyor / Ozan Yayıncılık 2017
Son iki kitabım Ozan Yayıncılık’tan yeni çıktı . Yani İstanbul Tüyap Kitap Fuarına yetiştirildi. Bu kitaplarımın çıkmasında katkı sunan sevgili yazar dostum Necmettin Yalçınkaya’ya teşekkür etmesem yük olarak omuzumda kalır.
Bu yayınlanmış kitaplarımdan “Lale Bahçesi Gibi” öykü kitabıdır. Yayına hazır otuzun üzerinde dosyam var. Öykü ve roman çalışmalarımda. Şiir ilk sıram.
Sevdiğim çok şair var. İlk sırada Nazim Hikmet.
Balad Şiir Vakfı: Balad Şiir Vakfı’nın bir destekçisi olarak, eleştirileriniz, önerileriniz var mı? En beğendiğiniz şiirlerinizden birini bizimle / okurlarla paylaşır mısınız?
Kamil Aydemir: Balad Şiir Vakfı oldukça başarılara imza attı. Ben bu başarılarınızdan dolayı sizleri alkışlıyorum. Yeni başarılar için de harıl, harıl çalışıyorsunuz. İbrahim Eroğlu’nun Türkçeye çevri çalışmaları bunlardan birisi. Taşın altına elimi koymaktan kaçmayacağımı bilmenizi isterim. Başta Balad Şiir Vakfı başkanı sürgünlüğümle yaşıt dostum sevgili Haydar Eroğlu olmak üzere yönetim kurulunu ve katkı sunanları kutluyorum.
Ben şiirlerim arasında tercih yapmaktan hep kaçındım. Bunun içinde Balad Şiir Vakfı okuyucularına siz istediğiniz şiirimi koyabilirsiniz.
Şiir güzelliğinde yarınlar dileğimle. Sevgide kalın
YAĞMUR YAĞMASAYDI GELECEK MİYDİN
bu şehir ne yağmurlar atlattı
insan ne aşklar sattı
yağmur yağmasaydı gelecek miydin
belki de gökten sensizliğim aktı
gece maviye kara kara baktı
suskun mavi
ayrılık resim çizer seher vakti
yoktun yüreğim kanatları kırık kuştu
daha gün yeni yürüyordu ki camlara
martının çığlığı denize düştü
korktu balık
sokaklar kalabalık
kalabalıkta insanlar İstanbul gibi yalnız
yalnızlık sanki aralık
karanlık gibi
her şeyi yutuyor güçlü
yağmur mu oldu şimdi suçlu
gelecek miydin yağmur yağmasaydı
kötü insanlar
kötülüklerle karışırlar kalabalığa
kirlenir iyi insanlar da
hayat kirlenir
aşk ölür zaman kilitlenir
yürekte olmadıktan sonra
güzel aşk sözleri olsa n’olur duvarlarda
gelmek isteseydin
seni durduramazdı yağmur da
yağmur yağıyor İzmir’de
sokaklara düşer gözlerimde
Kamil Aydemir